place

US /pleɪs/
UK /pleɪs/
"place" picture
1.

yer, mekan

a particular position or point in space

:
•
This is a good place to sit.
Burası oturmak için iyi bir yer.
•
Let's find a quiet place to talk.
Konuşmak için sessiz bir yer bulalım.
:
locationspotareapositionsite
2.

ev, konut

a house or dwelling

:
•
My place is small but cozy.
Benim yerim küçük ama şirin.
•
Do you want to come over to my place tonight?
Bu gece benim eve gelmek ister misin?
:
homeresidenceabodedwelling
3.

yer, konum

a position in a hierarchy or sequence

:
•
She earned her place at the top of the class.
Sınıfın en üstündeki yerini kazandı.
•
He took his place in line.
Sıradaki yerini aldı.
:
rankstandingstatusposition
1.

yerleştirmek, koymak

put in a particular position

:
•
Please place the book on the table.
Lütfen kitabı masaya koyun.
•
She carefully placed the vase on the shelf.
Vazoyu dikkatlice rafa yerleştirdi.
:
putsetpositionlaydeposit
2.

belirlemek, tanımlamak

identify the position of (something)

:
•
Can you place the origin of this accent?
Bu aksanın kökenini belirleyebilir misiniz?
•
I can't quite place where I've seen him before.
Onu daha önce nerede gördüğümü tam olarak hatırlayamıyorum.
:
identifyrecognizelocatepinpoint
:
in place ofplace matplace settingplace kickin the first placetake placeplace an order