standing

US /ˈstæn.dɪŋ/
UK /ˈstæn.dɪŋ/
"standing" picture
1.

konum, statü, itibar

the fact of being in a particular position or place, or of having a particular status or reputation

:
•
The company has a long standing in the community.
Şirketin toplumda uzun süredir devam eden bir konumu var.
•
He has high standing among his peers.
Akranları arasında yüksek bir konumu var.
:
statusreputationpositionrankstature
2.

varoluş süresi, geçmiş

the length of time that something has existed

:
•
The club has been in standing for over 50 years.
Kulüp 50 yılı aşkın süredir varlığını sürdürüyor.
•
This is a long-standing tradition.
Bu, köklü bir gelenektir.
:
durationlongevityexistenceage
1.

ayakta

remaining in an upright position on the feet

:
•
The audience gave the performers a standing ovation.
Seyirci sanatçılara ayakta alkış tuttu.
•
There were only standing room tickets left.
Sadece ayakta durma biletleri kalmıştı.
:
sittinglying
2.

daimi, sürekli

permanent or long-lasting

:
•
He has a standing invitation to visit us anytime.
Bizi istediği zaman ziyaret etmek için sürekli bir daveti var.
•
The committee is a standing body.
Komite daimi bir organdır.
:
permanentfixedestablishedregularconstant
:
standstand bystand forstand-instand uptaxi standlong-standing