deposit
US /dɪˈpɑː.zɪt/
UK /dɪˈpɑː.zɪt/
1.
depozito, mevduat
a sum of money placed or kept in a bank account, usually to gain interest
:
•
I made a large deposit into my savings account.
Tasarruf hesabıma büyük bir para yatırdım.
•
The bank requires a minimum deposit of $100 to open an account.
Banka hesap açmak için en az 100 dolar depozito istiyor.
2.
kapora, depozito
a sum payable as a first installment on the purchase of something or as a pledge for a contract
:
•
We paid a deposit to reserve the wedding venue.
Düğün mekanı için bir depozito ödedik.
•
The landlord requires a security deposit equal to one month's rent.
Ev sahibi bir aylık kiraya eşit bir güvenlik depozitosu talep ediyor.
3.
birikinti, yatak
a layer or mass of accumulated matter
:
•
The river left a thick deposit of silt on the banks.
Nehir, kıyılarda kalın bir alüvyon birikintisi bıraktı.
•
Mineral deposits are often found in volcanic regions.
Mineral yatakları genellikle volkanik bölgelerde bulunur.
1.
2.
yatırmak, depozito ödemek
pay (a sum of money) as a first installment or as a pledge for a contract
:
•
You need to deposit $500 to secure the booking.
Rezervasyonu güvence altına almak için 500 dolar yatırmanız gerekiyor.
•
She decided to deposit her bonus directly into her investment account.
Bonusunu doğrudan yatırım hesabına yatırmaya karar verdi.