lay
US /leɪ/
UK /leɪ/

1.
2.
yumurtlamak
of a bird, reptile, insect, or fish produce eggs
:
•
The hen will lay an egg every day.
Tavuk her gün bir yumurta yumurtlayacak.
•
Turtles come ashore to lay their eggs.
Kaplumbağalar yumurtalarını bırakmak için karaya çıkar.
1.
konum, düzen
a way in which something is situated or arranged
:
•
The lay of the land made it difficult to build.
Arazinin konumu inşaatı zorlaştırdı.
•
He studied the lay of the cards on the table.
Masadaki kartların dizilişini inceledi.
1.
laik, din dışı
not ordained into the clergy; non-clerical
:
•
He is a lay preacher, not an ordained minister.
O, atanmış bir din adamı değil, laik bir vaizdir.
•
The committee includes both clergy and lay members.
Komite hem din adamlarını hem de laik üyeleri içerir.