bad

US /bæd/
UK /bæd/
"bad" picture
1.

kötü

of poor quality or low standard

:
•
The food at that restaurant was really bad.
O restorandaki yemek gerçekten kötüydü.
•
He made a bad decision.
Kötü bir karar verdi.
:
poorinferiorsubstandard
:
goodexcellentsuperb
2.

kötü, hoş olmayan

unpleasant or unwelcome

:
•
We received some bad news.
Kötü haberler aldık.
•
The weather was really bad for our picnic.
Pikniğimiz için hava gerçekten kötüydü.
:
unfavorableunpleasantunwelcome
:
goodpleasantwelcome
3.

ciddi, ağır

serious or severe

:
•
He suffered a bad injury.
Kötü bir sakatlık geçirdi.
•
The economic situation is looking very bad.
Ekonomik durum çok kötü görünüyor.
:
severeseriousgrave
:
minorslightmild
1.

kötü

badly or poorly

:
•
He plays tennis very bad.
Tenis oynaması çok kötü.
•
Things went bad for them.
İşler onlar için kötü gitti.
:
poorlyterriblyawfully
:
wellexcellently
:
bad-temperedbad feelingson bad termsbad blooda bad eggbad applein bad nick