burden

US /ˈbɝː.dən/
UK /ˈbɝː.dən/
"burden" picture
1.

yük, ağırlık

a heavy load, especially one that is to be carried

:
He carried the heavy burden on his back.
Sırtında ağır yükü taşıdı.
The donkey was loaded with a large burden of firewood.
Eşek büyük bir odun yüküyle yüklüydü.
2.

yük, sorumluluk

a duty or responsibility that is difficult to bear

:
The financial burden of caring for her elderly parents was immense.
Yaşlı ebeveynlerine bakmanın mali yükü çok büyüktü.
He felt the burden of leadership on his shoulders.
Liderliğin yükünü omuzlarında hissetti.
1.

yüklemek, ağırlaştırmak

to load heavily

:
Don't burden yourself with too many tasks.
Kendini çok fazla görevle yükleme.
The new regulations will burden small businesses.
Yeni düzenlemeler küçük işletmeleri yükleyecek.