weight

US /weɪt/
UK /weɪt/
"weight" picture
1.

ağırlık, kilo

a body's relative mass or the quantity of matter contained by it, giving rise to a downward force; the heaviness of a person or thing.

:
•
What is the weight of this package?
Bu paketin ağırlığı ne kadar?
•
She's trying to lose weight.
Kilo vermeye çalışıyor.
:
heavinessmass
:
lightness
2.

ağırlık, halter

a heavy object, especially one being lifted or used as a counterpoise.

:
•
He lifted the weights at the gym.
Spor salonunda ağırlıkları kaldırdı.
•
The clock has a pendulum weight.
Saatin sarkaç ağırlığı var.
:
loadburdenmass
3.

ağırlık, önem

the importance or influence of something.

:
•
His opinion carries a lot of weight.
Onun fikri çok ağırlık taşıyor.
•
The evidence added weight to the prosecution's case.
Kanıtlar savcılığın davasına ağırlık kattı.
:
importancesignificanceinfluenceimpactauthority
1.

ağırlıklandırmak, ağırlaştırmak

attach a weight to; make heavier.

:
•
You need to weight down the tarp so it doesn't blow away.
Brandayı uçmaması için ağırlıkla sabitlemelisin.
•
The fisherman weighted his net with lead sinkers.
Balıkçı ağını kurşun ağırlıklarla ağırlıklandırdı.
:
loadburdenballast
:
weightingweight-liftingnet weightcarry weightlose weightpull your weightpunch above your weight