weak

US /wiːk/
UK /wiːk/
"weak" picture
1.

zayıf, güçsüz

lacking physical strength and energy

:
After the illness, he felt very weak.
Hastalık sonrası kendini çok zayıf hissetti.
Her voice was weak from crying.
Sesi ağlamaktan zayıflamıştı.
2.

zayıf, ikna edici olmayan

lacking the power to convince or influence others

:
His argument was too weak to persuade the jury.
Argümanı jüriyi ikna etmek için çok zayıftı.
The evidence presented was very weak.
Sunulan kanıtlar çok zayıftı.
3.

zayıf, kırılgan

easily broken or damaged; fragile

:
The bridge was old and structurally weak.
Köprü eski ve yapısal olarak zayıftı.
The ice on the pond was too weak to skate on.
Göletteki buz paten yapmak için çok zayıftı.