stand by
US /stænd baɪ/
UK /stænd baɪ/
1.
seyirci kalmak, müdahale etmemek
to be present while something bad is happening but not do anything to stop it
:
•
He just stood by and watched the bullying happen.
Sadece seyirci kaldı ve zorbalığın olmasına izin verdi.
•
How could you stand by and let them treat her like that?
Nasıl seyirci kalıp da ona öyle davranmalarına izin verdin?
2.
desteklemek, arkasında durmak
to support someone or something, especially in a difficult situation
:
•
I will always stand by my friends.
Her zaman arkadaşlarıma destek olacağım.
•
The company decided to stand by its decision despite public criticism.
Şirket, kamuoyu eleştirisine rağmen kararının arkasında durmaya karar verdi.
3.
hazır beklemek, beklemede olmak
to be ready to act or to be used if needed
:
•
Emergency services are on stand by.
Acil servisler hazır bekliyor.
•
The backup generator is always on stand by in case of a power outage.
Yedek jeneratör, elektrik kesintisi durumunda her zaman hazır bekler.