special

US /ˈspeʃ.əl/
UK /ˈspeʃ.əl/
"special" picture
1.

özel, farklı

better, greater, or otherwise different from what is usual

:
•
This is a special occasion.
Bu özel bir durum.
•
She has a special talent for music.
Müziğe karşı özel bir yeteneği var.
:
exceptionaldistinctiveuniqueunusualextraordinary
:
ordinarycommonnormal
2.

özel, belirli bir amaca yönelik

designed or provided for a particular purpose

:
•
This tool is for special tasks.
Bu araç özel görevler içindir.
•
He received special training.
Özel eğitim aldı.
:
specificparticulardedicatedpurpose-built
:
generaluniversal
1.

özel program, özel bölüm

a special broadcast or program

:
•
The TV station aired a special on climate change.
Televizyon kanalı iklim değişikliği hakkında bir özel program yayınladı.
•
Tonight's special is a documentary.
Bu akşamki özel program bir belgesel.
:
episodefeatureprogram
:
regularstandard
2.

spesiyal, günlük menü

a dish or item of food prepared in a particular way or for a particular occasion

:
•
The chef's special today is roasted duck.
Şefin bugünkü spesiyali fırında ördek.
•
They ordered the restaurant's daily special.
Restoranın günlük spesiyalini sipariş ettiler.
:
dishmenu itemfeature
:
regularstandard
:
specializedspeciallyspecializespecialityspecial effectsspecial schoolspecial education