hill

US /hɪl/
UK /hɪl/
"hill" picture
1.

tepe, yokuş

a naturally raised area of land, smaller than a mountain

:
•
We climbed the hill to get a better view.
Daha iyi bir manzara için tepeye tırmandık.
•
The house is located on a gentle hill.
Ev, hafif bir tepenin üzerinde yer alıyor.
:
moundriseknollridgeelevation
2.

yokuş, eğim

a slope in a road

:
•
The car struggled to go up the steep hill.
Araba dik yokuşu çıkmakta zorlandı.
•
Be careful, there's a sharp hill ahead.
Dikkatli ol, ileride keskin bir yokuş var.
:
slopeinclinegradientrise
1.

tepelemek, yığmak

to form into a hill or mound

:
•
The farmer hilled up the soil around the potato plants.
Çiftçi patates bitkilerinin etrafındaki toprağı tepeledi.
•
They carefully hilled the compost to create a raised bed.
Yükseltilmiş bir yatak oluşturmak için kompostu dikkatlice tepelediler.
:
moundheappileridge
:
over the hillas old as the hillsa hill of beans