heavy

US /ˈhev.i/
UK /ˈhev.i/
"heavy" picture
1.

ağır, kalın

of great weight; difficult to lift or move

:
•
The box was too heavy for him to lift alone.
Kutu tek başına kaldırması için çok ağırdı.
•
She wore a heavy coat to protect herself from the cold.
Soğuktan korunmak için kalın bir palto giydi.
:
weightybulkymassivedenseponderous
2.

yoğun, ağır

great in amount, intensity, or degree

:
•
There was heavy traffic on the highway.
Otoyolda yoğun trafik vardı.
•
She received heavy criticism for her decision.
Kararı nedeniyle ağır eleştiriler aldı.
:
intenseseveredenseabundantcopious
3.

ağır, derin

doing something to a great degree or with great force

:
•
He is a heavy smoker.
O ağır bir sigara içicisidir.
•
She is a heavy sleeper.
O derin uyuyan biridir.
:
excessiveintenseprofounddeepstrong
1.

şiddetli, derin

with great weight or force

:
•
The rain fell heavily all night.
Yağmur bütün gece şiddetli yağdı.
•
He sighed heavily.
Derin bir iç çekti.
:
forcefullystronglyseverelyintenselydensely
:
heavy metalheavy liftingheavy handheavy goinga (heavy) cross to bear