cracked

US /krækt/
UK /krækt/
"cracked" picture
1.

çatlak, kırık

broken without separating into parts; damaged with lines in its surface but not completely broken

:
•
The old vase was badly cracked.
Eski vazo kötü bir şekilde çatlamıştı.
•
She noticed a cracked window pane.
Çatlak bir pencere camı fark etti.
:
fracturedsplitchippeddamagedbroken
2.

çatlak, kısık

(of a voice) hoarse or harsh, especially from emotion or physical strain

:
•
His voice was cracked with emotion as he spoke.
Konuşurken sesi duygudan çatlamıştı.
•
She sang with a beautiful but slightly cracked voice.
Güzel ama hafif çatlak bir sesle şarkı söyledi.
:
hoarseraspystrainedgruffhusky
3.

çatlak, deli

(slang) mentally ill or insane

:
•
He's a bit cracked if you ask me.
Bana sorarsan biraz çatlak.
•
Some people think he's completely cracked for doing that.
Bazı insanlar bunu yaptığı için tamamen çatlak olduğunu düşünüyor.
:
insanemadcrazyderangedunhinged
1.

çatlamak, kırmak

to break or cause to break without complete separation of the parts

:
•
The ice cracked under his weight.
Buz, ağırlığının altında çatladı.
•
He cracked the egg on the side of the bowl.
Yumurtayı kasenin kenarına kırdı.
:
breakfracturesplitcleaverupture
2.

çözmek, kırmak

to solve or decipher (a code, problem, or mystery)

:
•
They finally cracked the secret code.
Sonunda gizli kodu çözdüler.
•
The detective was determined to crack the case.
Dedektif davayı çözmeye kararlıydı.
:
solvedecipherunravelfigure outbreak
:
crackcrack oncrack down oncrack upcrack the whipat the crack of dawnbe cracked up to be