unravel
US /ʌnˈræv.əl/
UK /ʌnˈræv.əl/

1.
çözmek, sökmek
undo (twisted, knitted, or woven threads)
:
•
She carefully unraveled the tangled yarn.
Dolaşmış ipliği dikkatlice çözdü.
•
The sweater began to unravel at the seams.
Kazak dikiş yerlerinden sökülmeye başladı.
2.
çözmek, aydınlatmak, ortaya çıkarmak
investigate and solve (a mystery or puzzle)
:
•
Detectives worked tirelessly to unravel the complex plot.
Dedektifler karmaşık komployu çözmek için yorulmadan çalıştılar.
•
The journalist tried to unravel the truth behind the scandal.
Gazeteci skandalın ardındaki gerçeği aydınlatmaya çalıştı.