surface

US /ˈsɝː-/
UK /ˈsɝː-/
"surface" picture
1.

yüzey, dış katman

the outside part or uppermost layer of something

:
•
The surface of the table was smooth.
Masanın yüzeyi pürüzsüzdü.
•
Water covers most of the Earth's surface.
Su, Dünya'nın yüzeyinin çoğunu kaplar.
:
exteriorfacadeskincoveringtop
2.

dış görünüş, yüzey

the outward appearance of someone or something, as opposed to its hidden nature

:
•
On the surface, everything seemed fine.
Yüzeyde, her şey yolunda görünüyordu.
•
Her calm surface hid a lot of anxiety.
Sakin yüzeyi çok fazla endişeyi gizliyordu.
:
appearanceexteriorfacadesemblanceoutward show
1.

yüzeye çıkmak, ortaya çıkmak

rise to the surface of water or the ground

:
•
The submarine surfaced after a long dive.
Denizaltı uzun bir dalıştan sonra yüzeye çıktı.
•
The hidden treasure finally surfaced after years of searching.
Gizli hazine yıllarca süren arayıştan sonra nihayet ortaya çıktı.
:
emergeappearrisecome upmaterialize
2.

kaplamak, yüzeyini yapmak

provide a surface for (a road or other area)

:
•
The road needs to be surfaced with new asphalt.
Yolun yeni asfaltla kaplanması gerekiyor.
•
They plan to surface the playground with rubber tiles.
Oyun alanını kauçuk fayanslarla kaplamayı planlıyorlar.
:
pavecoatcoverrenderclad
:
surface mailsurface tensionscratch the surface