cover

US /ˈkʌv.ɚ/
UK /ˈkʌv.ɚ/
"cover" picture
1.

örtmek, kaplamak

to place something over or in front of (something else) in order to protect, conceal, or close it

:
•
She used a blanket to cover the sleeping child.
Uyuyan çocuğu örtmek için battaniye kullandı.
•
Snow covered the entire landscape.
Kar tüm manzarayı kapladı.
:
blanketcloakconcealhidemask
2.

kapsamak, ele almak

to deal with (an amount or area)

:
•
The insurance policy doesn't cover natural disasters.
Sigorta poliçesi doğal afetleri kapsamaz.
•
The report will cover all aspects of the problem.
Rapor, sorunun tüm yönlerini kapsayacak.
:
includeencompassdeal withhandleaddress
3.

kat etmek, gitmek

to travel a specified distance

:
•
We need to cover 200 miles today.
Bugün 200 mil kat etmemiz gerekiyor.
•
The athlete can cover a lot of ground quickly.
Sporcu hızlı bir şekilde çok mesafe kat edebilir.
:
traveltraversecrossgo over
1.

kapak, örtü

something that covers or is used for covering

:
•
He removed the cover from the pot.
Tencerenin kapağını çıkardı.
•
The book has an attractive cover.
Kitabın çekici bir kapağı var.
:
lidtopwrappersheathcasing
2.

cover, yeniden yorumlama

a recording of a song or piece of music that has been previously recorded by another artist

:
•
The band performed a great cover of a classic rock song.
Grup, klasik bir rock şarkısının harika bir cover'ını seslendirdi.
•
Her new album features several interesting covers.
Yeni albümünde birkaç ilginç cover bulunuyor.
:
remakerenditionversion
:
coveredcoveringcover forcover girlcover letterface coveringcovering letter