stalk

US /stɑːk/

UK /stɑːk/

sap, gövde

the main stem of a herbaceous plant, or the main support of a leaf, flower, or fruit

•

The flower had a long, slender stalk.

Çiçeğin uzun, ince bir sapı vardı.

•

She carefully removed the apple from its stalk.

Elmayı dikkatlice sapından ayırdı.

takip etmek, musallat olmak

to pursue or approach stealthily

•

The hunter tried to stalk the deer through the forest.

Avcı, ormanda geyiği takip etmeye çalıştı.

•

He was arrested for stalking his ex-girlfriend.

Eski kız arkadaşını takip etmekten tutuklandı.

hışımla yürümek, gururla yürümek

walk stiffly and angrily

•

She turned and stalked out of the room.

Döndü ve odadan hışımla çıktı.

•

He stalked away after the argument.

Tartışmadan sonra hışımla uzaklaştı.