strut

US /strʌt/
UK /strʌt/
"strut" picture
1.

kasım kasım gezmek, çalım satmak

walk with a stiff, erect, and arrogant or conceited gait

:
•
He likes to strut around the office as if he owns the place.
Ofiste sanki sahibiymiş gibi kasım kasım gezmeyi sever.
•
The peacock strutted with its tail feathers fanned out.
Tavus kuşu kuyruk tüylerini açmış bir şekilde kasım kasım gezdi.
:
swaggerparadeflouncepranceswank
1.

yürüyüş, çalım

a stiff, erect, and arrogant or conceited gait

:
•
He walked with a confident strut.
Kendinden emin bir yürüyüşle yürüdü.
•
Her entrance was marked by a dramatic strut.
Girişi dramatik bir yürüyüşle belirginleşti.
:
swaggerparadeflouncepranceswank
2.

payanda, dikme

a rod or bar forming part of a framework, designed to resist compression

:
•
The aircraft wing is supported by several strong struts.
Uçak kanadı birkaç güçlü payanda ile desteklenmektedir.
•
The car's suspension system includes a McPherson strut.
Aracın süspansiyon sistemi bir McPherson dikmesi içerir.
:
propsupportbracestanchionpost
:
strut your stuff