prompt

US /prɑːmpt/
UK /prɑːmpt/
"prompt" picture
1.

çabuk, acil, hemen

done without delay; immediate

:
•
She was prompt in her response to the email.
E-postaya verdiği yanıtta çabuk davrandı.
•
We need a prompt decision on this matter.
Bu konuda acil bir karara ihtiyacımız var.
:
immediatequickrapidswiftexpeditious
2.

dakik, çabuk

(of a person) acting without delay

:
•
The staff at the hotel were very prompt and helpful.
Oteldeki personel çok çabuk ve yardımseverdi.
•
She is always prompt for her appointments.
Randevularına her zaman dakik gelir.
:
punctualon timetimelyreadyalert
1.

teşvik, istem, ipucu

an act of instigating; an incitement

:
•
His question served as a prompt for further discussion.
Sorusu, daha fazla tartışma için bir teşvik görevi gördü.
•
The software provides a prompt for the user to enter data.
Yazılım, kullanıcının veri girmesi için bir istem sağlar.
:
cuehintreminderstimulusimpetus
1.

tetiklemek, neden olmak, yol açmak

to cause or bring about (an action or feeling)

:
•
The news prompted a strong reaction from the public.
Haber, halktan güçlü bir tepki tetikledi.
•
What prompted you to make that decision?
Bu kararı vermene ne sebep oldu?
:
inducecauseoccasionelicitstimulate
2.

söz vermek, hatırlatmak

(of an actor) to assist (a speaker) by suggesting the next words of something forgotten or imperfectly known

:
•
The stage manager had to prompt the actor who forgot his lines.
Sahne yöneticisi, repliklerini unutan oyuncuya söz verdi.
•
She didn't need anyone to prompt her; she knew exactly what to say.
Kimsenin ona söz vermesine ihtiyacı yoktu; ne söyleyeceğini tam olarak biliyordu.
:
cueremindjogstimulateinspire