poison

US /ˈpɔɪ.zən/
UK /ˈpɔɪ.zən/
"poison" picture
1.

zehir

a substance that is capable of causing the illness or death of a living organism when introduced or absorbed.

:
•
The detective suspected the victim was killed by poison.
Dedektif, kurbanın zehirle öldürüldüğünden şüpheleniyordu.
•
Keep all household poisons out of reach of children.
Tüm ev zehirlerini çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayın.
:
toxinvenombane
1.

zehirlemek

administer poison to (a person or animal), especially with criminal intent.

:
•
The killer tried to poison his victim with a tainted drink.
Katil, kurbanını zehirli bir içecekle zehirlemeye çalıştı.
•
The factory illegally dumped waste that could poison the river.
Fabrika, nehri zehirleyebilecek atıkları yasa dışı bir şekilde boşalttı.
:
contaminatepollutetaint
2.

zehirlemek, zarar vermek

have a harmful or destructive effect on.

:
•
His negative attitude began to poison the team's morale.
Negatif tutumu takımın moralini zehirlemeye başladı.
•
Gossip can poison relationships and trust.
Dedikodu ilişkileri ve güveni zehirleyebilir.
:
corruptspoilruindestroyundermine
:
poisonousfood poisoning