ok

US /ˌoʊˈkeɪ/
UK /ˌoʊˈkeɪ/
"ok" picture
1.

tamam, peki

used to express assent, agreement, or acceptance

:
•
“Let's meet at 7 PM.” “OK.”
“Akşam 7'de buluşalım.” “Tamam.”
•
Is it OK if I borrow your pen?
Kalemini ödünç almam uygun mu?
:
alrightfinegoodacceptablepermissible
1.

iyi, yolunda

in a satisfactory or acceptable manner

:
•
Everything went OK with the presentation.
Sunumla ilgili her şey yolunda gitti.
•
Are you feeling OK now?
Şimdi iyi misin?
:
wellfinesatisfactorilyacceptably
1.

iyi, kabul edilebilir

satisfactory; acceptable

:
•
The food was just OK, nothing special.
Yemek sadece idare ederdi, özel bir şey yoktu.
•
The quality of the product is OK for the price.
Ürünün kalitesi fiyatına göre iyi.
:
acceptablesatisfactoryadequatepassable
1.

onaylamak, izin vermek

to approve or authorize something

:
•
The manager OK'd the budget proposal.
Yönetici bütçe teklifini onayladı.
•
Can you OK this document for printing?
Bu belgeyi yazdırmak için onaylayabilir misin?
:
approveauthorizesanctionendorse
1.

onay, izin

an act of approval or authorization

:
•
We need to get an OK from the boss before proceeding.
Devam etmeden önce patrondan bir onay almamız gerekiyor.
•
The project received the final OK yesterday.
Proje dün son onayı aldı.
:
approvalauthorizationconsentpermission