lodge
US /lɑːdʒ/
UK /lɑːdʒ/
1.
kulübe, dağ evi, konaklama yeri
a small house, especially one at the gates of a large house or in a park or forest
:
•
They stayed in a hunting lodge deep in the woods.
Ormanın derinliklerinde bir av kulübesinde kaldılar.
•
The park ranger lives in the lodge near the entrance.
Park bekçisi girişin yakınındaki kulübede yaşıyor.
2.
loca, şube, toplantı yeri
a branch or meeting place of an organization, especially a Masonic one
:
•
He was a member of the local Masonic lodge.
Yerel Mason locasının bir üyesiydi.
•
The Odd Fellows lodge meets every first Tuesday of the month.
Odd Fellows locası her ayın ilk Salı günü toplanır.
1.
sunmak, şikayet etmek, yerleştirmek
to present (a complaint, claim, or appeal) formally to the proper authorities
:
•
You need to lodge a formal complaint with the manager.
Yöneticiye resmi bir şikayette bulunmanız gerekiyor.
•
The company decided to lodge an appeal against the decision.
Şirket karara karşı temyiz başvurusunda bulunmaya karar verdi.
2.
konaklatmak, barındırmak, yerleştirmek
to provide (someone) with a temporary place to stay
:
•
The hotel can lodge up to 200 guests.
Otel 200 misafire kadar konaklama sağlayabilir.
•
They offered to lodge us for the night.
Bize geceyi geçirmemiz için yer teklif ettiler.