lock away
US /lɑk əˈweɪ/
UK /lɑk əˈweɪ/
1.
hapsetmek, kapatmak
to put someone in prison or a mental institution
:
•
The judge decided to lock away the repeat offender for a long time.
Yargıç, tekrar suç işleyen kişiyi uzun süre hapsetmeye karar verdi.
•
They had to lock away the patient for his own safety.
Kendi güvenliği için hastayı kapatmak zorunda kaldılar.
2.
kilitlemek, saklamak
to put something in a safe place, often under lock and key
:
•
She decided to lock away her valuable jewelry in a safe deposit box.
Değerli mücevherlerini bir kasa kiralayarak kilitlemeye karar verdi.
•
Make sure to lock away all important documents before you leave.
Gitmeden önce tüm önemli belgeleri kilitlemeyi unutmayın.