hollow

US /ˈhɑː.loʊ/
UK /ˈhɑː.loʊ/
"hollow" picture
1.

boş, oyuk

having a hole or empty space inside

:
•
The tree trunk was hollow inside.
Ağaç gövdesi içi boştu.
•
The ball was hollow and light.
Top boş ve hafifti.
:
solidfull
2.

boş, anlamsız, samimiyetsiz

without real value or meaning; insincere

:
•
His promises turned out to be hollow.
Vaatleri boş çıktı.
•
It was a hollow victory, with many casualties.
Çok sayıda zayiatla boş bir zaferdi.
:
emptymeaninglessinsincerevainfutileworthlesssuperficialspeciousfalsedeceptive
1.

çukurluk, küçük vadi, oyuk

a hollow place, especially a small valley or depression in the ground

:
•
They found shelter in a hollow in the hills.
Tepelerdeki bir çukurlukta barınak buldular.
•
The children played in the hollow behind the house.
Çocuklar evin arkasındaki çukurlukta oynadılar.
:
depressiondipvalleybasinconcavity
1.

oymak, kazmak

make a hollow in; excavate

:
•
The carpenter will hollow out the wood to make a bowl.
Marangoz kase yapmak için tahtayı oyacak.
•
The river had hollowed out a deep channel over centuries.
Nehir yüzyıllar boyunca derin bir kanal oymuştu.
:
excavatescoop outgouge outdig outcarve out