superficial

US /ˌsuː.pɚˈfɪʃ.əl/
UK /ˌsuː.pɚˈfɪʃ.əl/
"superficial" picture
1.

yüzeysel

existing or occurring at or on the surface

:
•
The damage to the car was only superficial.
Arabadaki hasar sadece yüzeyseldi.
•
He suffered only superficial cuts and bruises.
Sadece yüzeysel kesikler ve morluklar yaşadı.
:
externaloutersurface
:
deepprofound
2.

yüzeysel, derinlemesine olmayan

not thorough, deep, or complete; cursory

:
•
His understanding of the subject was very superficial.
Konuya dair anlayışı çok yüzeyseldi.
•
The report provided only a superficial analysis of the problem.
Rapor, sorunun sadece yüzeysel bir analizini sağladı.
:
cursoryperfunctoryshallowsketchy
:
thoroughdeepcomprehensive
3.

yüzeysel, önemsiz

not concerned with anything serious or important

:
•
Their conversation was always very superficial.
Konuşmaları her zaman çok yüzeyseldi.
•
He's a very superficial person, only caring about appearances.
Çok yüzeysel bir insan, sadece dış görünüşe önem veriyor.
:
frivoloustrivialshallowinsubstantial
:
seriousprofounddeep