dip

US /dɪp/
UK /dɪp/
"dip" picture
1.

batırmak, daldırmak

to put something into a liquid for a short time

:
•
She dipped her toe in the cold water.
Ayağını soğuk suya batırdı.
•
He dipped his bread in the soup.
Ekmeğini çorbaya batırdı.
:
immersesubmergedunkplunge
2.

düşmek, azalmak

to go downwards or to a lower level; to decline

:
•
The sun dipped below the horizon.
Güneş ufukta battı.
•
Stock prices dipped slightly today.
Hisse senedi fiyatları bugün hafifçe düştü.
:
dropfalldeclinesinkdescend
1.

düşüş, eğim

a brief downward movement or slope

:
•
There was a sudden dip in the road.
Yolda ani bir eğim vardı.
•
The stock market took a sharp dip.
Borsa keskin bir düşüş yaşadı.
:
dropdeclinedescentslopehollow
2.

sos, dip

a thick sauce into which food is dipped

:
•
We had chips and a spicy cheese dip.
Cips ve baharatlı peynir sosu yedik.
•
This vegetable dip is very popular.
Bu sebze sosu çok popüler.
:
saucespreadcondiment
:
dip into