free
US /friː/
UK /friː/
1.
özgür, bağımsız
not under the control or in the power of another; able to act or be done as one wishes
:
•
She felt free after leaving her old job.
Eski işinden ayrıldıktan sonra özgür hissetti.
•
The bird was set free from its cage.
Kuş kafesinden serbest bırakıldı.
2.
ücretsiz, bedava
not costing or charging anything
:
•
Admission to the museum is free on Tuesdays.
Müzeye giriş salı günleri ücretsizdir.
•
You can download the software for free.
Yazılımı ücretsiz indirebilirsiniz.
1.
serbest bırakmak, kurtarmak
release from captivity or restraint
:
•
The police decided to free the innocent man.
Polis masum adamı serbest bırakmaya karar verdi.
•
He worked to free the trapped animal.
Tuzaktaki hayvanı serbest bırakmak için çalıştı.
1.
ücretsiz, bedava
without cost or payment
:
•
You can get a sample for free.
Numuneyi ücretsiz alabilirsiniz.
•
The company offered the service free of charge.
Şirket hizmeti ücretsiz sundu.