release
US /rɪˈliːs/
UK /rɪˈliːs/
1.
serbest bırakmak, salıvermek
allow or enable to escape from confinement; set free
:
•
The police decided to release the suspect due to lack of evidence.
Polis, delil yetersizliğinden dolayı şüpheliyi serbest bırakmaya karar verdi.
•
He released the bird from the cage.
Kuşu kafesten serbest bıraktı.
2.
yayınlamak, piyasaya sürmek
make available to the public
:
•
The band will release their new album next month.
Grup yeni albümünü önümüzdeki ay çıkaracak.
•
The company plans to release a new software update soon.
Şirket yakında yeni bir yazılım güncellemesi yayınlamayı planlıyor.
1.
serbest bırakma, yayınlama
the action of setting free or being set free
:
•
The prisoner's release was celebrated by his family.
Mahkumun serbest bırakılması ailesi tarafından kutlandı.
•
The release of the new drug offers hope for many patients.
Yeni ilacın piyasaya sürülmesi birçok hastaya umut veriyor.