flame

US /fleɪm/
UK /fleɪm/
"flame" picture
1.

alev

a hot glowing body of ignited gas that is generated by something on fire

:
The candle's flame flickered in the breeze.
Mumun alevi rüzgarda titredi.
The house was engulfed in flames.
Ev alevler içinde kaldı.
2.

aşk, sevgili

a person's sweetheart

:
She was his old flame from college.
O, üniversiteden eski sevgilisiydi.
He still carries a torch for his first flame.
İlk aşkına karşı hala bir şeyler hissediyor.
1.

alev almak, yanmak

to burn with a flame

:
The gas hob flamed up as he turned it on.
Gaz ocağı açtığında alev aldı.
The dry wood quickly flamed.
Kuru odun hızla alev aldı.
2.

alevli eleştirmek, sertçe eleştirmek

to criticize someone fiercely or angrily online

:
He was flamed in the comments section for his controversial opinion.
Tartışmalı görüşü nedeniyle yorumlar bölümünde alevli eleştirilere maruz kaldı.
Don't flame new users, help them instead.
Yeni kullanıcıları alevli eleştirme, bunun yerine onlara yardım et.