attack

US /əˈtæk/
UK /əˈtæk/
"attack" picture
1.

saldırı, atak

an aggressive and violent act against a person or place

:
•
The army launched a surprise attack on the enemy.
Ordu düşmana sürpriz bir saldırı başlattı.
•
He suffered a severe heart attack.
Şiddetli bir kalp krizi geçirdi.
:
assaultraidonslaughtoffensivestrike
2.

saldırı, eleştiri

strong criticism or opposition

:
•
The politician faced a fierce attack from the media.
Siyasetçi medyadan şiddetli bir saldırıya uğradı.
•
Her latest book came under attack for its controversial themes.
Son kitabı tartışmalı temaları nedeniyle saldırıya uğradı.
:
criticismcondemnationdenunciationcensurereproach
1.

saldırmak

to launch an aggressive and violent act against a person or place

:
•
The soldiers were ordered to attack at dawn.
Askerlere şafakta saldırma emri verildi.
•
The disease can attack the nervous system.
Hastalık sinir sistemini etkileyebilir.
:
assaultraidchargestrikeinvade
2.

saldırmak, eleştirmek

to criticize or oppose strongly

:
•
The opposition party continued to attack the government's policies.
Muhalefet partisi hükümetin politikalarını eleştirmeye devam etti.
•
Critics attacked the film for its lack of originality.
Eleştirmenler filmi özgünlük eksikliği nedeniyle eleştirdi.
:
criticizecondemndenouncecensurereproach
:
attackerattacking midfielderattack dogheart attack