burst

US /bɝːst/
UK /bɝːst/
"burst" picture
1.

patlamak, çatlamak

break open or apart suddenly and violently, typically as a result of an internal pressure

:
•
The balloon burst with a loud pop.
Balon yüksek bir sesle patladı.
•
The pipes burst due to the freezing temperatures.
Donma sıcaklıkları nedeniyle borular patladı.
:
exploderuptureshatterfracturesplinter
2.

fırlamak, ortaya çıkmak

emerge suddenly and forcefully

:
•
She burst into the room, full of excitement.
Odaya heyecanla daldı.
•
The sun burst through the clouds.
Güneş bulutların arasından çıktı.
:
rushdashspringleapgush
1.

patlama, atak

an instance of breaking or bursting

:
•
There was a sudden burst of laughter from the crowd.
Kalabalıktan aniden bir kahkaha patlaması geldi.
•
A burst of speed helped him win the race.
Bir hız patlaması yarışı kazanmasına yardımcı oldu.
:
explosionoutburstsurgerushspurt
:
burst intoburst outthe bubble burstsburst at the seams