burst into
US /bɜːrst ˈɪntuː/
UK /bɜːrst ˈɪntuː/
1.
birdenbire başlamak, boğulmak
to suddenly begin to do something, especially to produce something such as tears or laughter
:
•
She burst into tears when she heard the sad news.
Üzücü haberi duyunca gözyaşlarına boğuldu.
•
The audience burst into applause at the end of the performance.
Performansın sonunda seyirciler alkış tufanına tutuldu.
2.
dalmak, hücum etmek
to enter a place suddenly and with force
:
•
The police burst into the room.
Polis odaya daldı.
•
He burst into the office, looking for his boss.
Patronunu arayarak ofise daldı.