bore
US /bɔːr/
UK /bɔːr/

1.
delmek, kazmak
make (a hole) in something with a tool or by digging
:
•
The carpenter used a drill to bore a hole in the wood.
Marangoz, ahşapta bir delik açmak için matkap kullandı.
•
Miners bore deep into the earth to extract minerals.
Madenciler, mineralleri çıkarmak için yerin derinliklerine kazı yaparlar.
2.
sıkmak, usandırmak
make (someone) feel tired and uninterested by being dull
:
•
His long, rambling speech began to bore the audience.
Uzun, dağınık konuşması dinleyicileri sıkmaya başladı.
•
I hope I'm not boring you with all these details.
Umarım tüm bu detaylarla sizi sıkmıyorumdur.
1.