drag
US /dræɡ/
UK /dræɡ/
1.
sürüklemek, çekmek
pull (someone or something) along forcefully, roughly, or with difficulty
:
•
She had to drag the heavy suitcase up the stairs.
Ağır bavulu merdivenlerden yukarı sürüklemek zorunda kaldı.
•
The police dragged the suspect out of the car.
Polis şüpheliyi arabadan sürükleyerek çıkardı.
1.
sürükleme, direnç
the act of pulling something heavy or difficult
:
•
The drag of the anchor slowed the boat.
Çapanın sürüklenmesi tekneyi yavaşlattı.
•
There's a lot of drag on the parachute.
Paraşütte çok fazla sürüklenme var.
2.
drag, kadın kılığı
clothing more traditionally worn by the opposite sex, especially by men dressing as women for entertainment
:
•
He performed in full drag at the club.
Kulüpte tam drag kıyafetiyle sahne aldı.
•
She loves watching drag shows.
Drag gösterilerini izlemeyi seviyor.