binding
US /ˈbaɪn.dɪŋ/
UK /ˈbaɪn.dɪŋ/

1.
2.
şerit, bağlama, kenar
a strip of material used to hold things together or to finish an edge
:
•
The dress had a decorative binding along the neckline.
Elbisenin yaka kısmında dekoratif bir şerit vardı.
•
He used a strong rope as a binding for the package.
Paket için güçlü bir ipi bağlama olarak kullandı.
1.
bağlayıcı, zorunlu
having the power to legally force someone to do something
:
•
The contract is legally binding.
Sözleşme yasal olarak bağlayıcıdır.
•
The court's decision is binding on all parties.
Mahkemenin kararı tüm taraflar için bağlayıcıdır.