articulated
US /ɑːrˈtɪk.jə.leɪ.t̬ɪd/
UK /ɑːrˈtɪk.jə.leɪ.t̬ɪd/

1.
eklemli, mafsallı
having two or more sections connected by a flexible joint
:
•
The new bus is an articulated vehicle, making it easier to navigate tight turns.
Yeni otobüs eklemli bir araçtır, bu da dar dönüşlerde gezinmeyi kolaylaştırır.
•
An articulated arm allows for greater reach and flexibility.
Eklemli bir kol, daha fazla erişim ve esneklik sağlar.
2.
ifade edilmiş, açık
expressed clearly and effectively
:
•
She gave a very clear and well-articulated speech.
Çok net ve iyi ifade edilmiş bir konuşma yaptı.
•
His arguments were carefully articulated and persuasive.
Argümanları dikkatlice ifade edilmiş ve ikna ediciydi.
1.
telaffuz etmek, ifade etmek
to pronounce (a sound, word, or sentence) clearly and distinctly
:
•
He articulated each word carefully so that everyone could understand.
Her kelimeyi dikkatlice telaffuz etti ki herkes anlayabilsin.
•
It's important to articulate your thoughts clearly in a presentation.
Bir sunumda düşüncelerinizi net bir şekilde ifade etmek önemlidir.