toll

US /toʊl/
UK /toʊl/
"toll" picture
1.

geçiş ücreti

a charge payable for permission to use a particular bridge or road

:
•
The new bridge has a high toll.
Yeni köprünün yüksek bir geçiş ücreti var.
•
You have to pay a toll to use this highway.
Bu otoyolu kullanmak için bir geçiş ücreti ödemeniz gerekiyor.
:
feechargelevypayment
2.

bedel, zarar, kayıp

the extent of loss, damage, or suffering arising from an event or action

:
•
The accident took a heavy toll on his health.
Kaza sağlığına ağır bir bedel ödetmişti.
•
The long war took a terrible toll on the country's economy.
Uzun savaş ülkenin ekonomisine korkunç bir bedel ödetmişti.
:
costdamagelosssufferingimpact
1.

çalmak, vurmak

to ring a bell slowly with a single, repeated sound, especially as a signal or to mark a death

:
•
The church bells began to toll for the funeral.
Kilise çanları cenaze için çalmaya başladı.
•
The clock tower tolled midnight.
Saat kulesi gece yarısını çaldı.
:
ringchimestrikepeal
:
death tolltoll plazatoll roadtoll-freeToll House Cookie