impact
US /ˈɪm.pækt/
UK /ˈɪm.pækt/

1.
2.
etki, tesir, nüfuz
a marked effect or influence
:
•
His speech had a powerful impact on the audience.
Konuşması dinleyiciler üzerinde güçlü bir etki yarattı.
•
The new policy will have a significant impact on the economy.
Yeni politika ekonomiye önemli bir etki yapacak.
1.
etkilemek, çarpmak, darbe vurmak
to have a strong effect on someone or something
:
•
The new regulations will impact small businesses.
Yeni düzenlemeler küçük işletmeleri etkileyecek.
•
His decision could seriously impact their future.
Kararı, geleceklerini ciddi şekilde etkileyebilir.