tear

US /ter/
UK /ter/
"tear" picture
1.

yırtmak, parçalamak

pull or rip (something) apart or to pieces with force

:
•
She accidentally tore the letter in half.
Mektubu yanlışlıkla ikiye yırtıverdi.
•
Be careful not to tear the fabric.
Kumaşı yırtmamaya dikkat et.
:
riprendshredsplitcleave
2.

yırtmak, delik açmak

make a hole or split in (something) by force

:
•
The sharp edge tore a hole in his jacket.
Keskin kenar ceketinde bir delik açtı.
•
He tore his trousers climbing over the fence.
Çitin üzerinden tırmanırken pantolonunu yırtıverdi.
:
punctureperforaterupturesplitgash
1.

gözyaşı

a drop of clear salty liquid secreted from glands in a person's eye when they cry or when the eye is irritated

:
•
A single tear rolled down her cheek.
Tek bir gözyaşı yanağından aşağı süzüldü.
•
His eyes were filled with tears.
Gözleri yaşlarla doluydu.
:
weepcrysobblubberwail
:
tear ducttear downtear uptear awaytear apartcrocodile tearsblood, sweat, and tears