brace

US /breɪs/
UK /breɪs/
"brace" picture
1.

destek, ortez, diş teli

a device that holds something firmly in place or supports and strengthens it

:
•
The carpenter used a brace to support the weak beam.
Marangoz zayıf kirişi desteklemek için bir destek kullandı.
•
She had to wear a dental brace for two years.
İki yıl boyunca diş teli takmak zorunda kaldı.
:
supportpropreinforcementstaybuttress
2.

çift, iki

a pair of something, especially game birds

:
•
The hunter returned with a brace of pheasants.
Avcı bir çift sülünle döndü.
•
He scored a brace of goals in the match.
Maçta iki gol attı.
:
paircoupleduo
1.

hazırlanmak, desteklemek

prepare (oneself) for something difficult or unpleasant

:
•
She had to brace herself for the bad news.
Kötü haberlere hazırlanmak zorunda kaldı.
•
The company is bracing for a tough economic downturn.
Şirket zorlu bir ekonomik gerilemeye hazırlanıyor.
:
preparereadysteelfortifystrengthen
2.

dayamak, sağlamlaştırmak

push (something) against something else in order to steady or strengthen it

:
•
He braced the ladder against the wall.
Merdiveni duvara dayadı.
•
The strong winds caused the trees to brace against each other.
Şiddetli rüzgarlar ağaçların birbirine dayanmasına neden oldu.
:
propsupportsteadysecurefasten