spare

US /sper/
UK /sper/
"spare" picture
1.

yedek, fazla

additional to what is required for ordinary use

:
Do you have a spare key?
Yedek anahtarın var mı?
We have a spare room for guests.
Misafirler için yedek bir odamız var.
2.

zayıf, ince

thin; lean

:
He was a tall, spare man with a serious expression.
Uzun, zayıf, ciddi ifadeli bir adamdı.
Her diet made her look very spare.
Diyeti onu çok zayıf gösterdi.
1.

ayırmak, vermek

give (something of which one has enough) to someone; afford to give to someone

:
Can you spare me a few minutes?
Bana birkaç dakika ayırabilir misin?
I can't spare any money right now.
Şu an hiç para ayıramam.
2.

bağışlamak, esirgemek

refrain from harming or destroying; leave unharmed

:
The king decided to spare the prisoner's life.
Kral mahkumun hayatını bağışlamaya karar verdi.
Please spare me the details.
Lütfen bana detayları anlatma.
1.

yedek parça, yedek lastik

a spare part, especially a spare wheel or tire

:
Make sure you have a spare in your car.
Arabanızda bir yedek lastik olduğundan emin olun.
The mechanic replaced the broken part with a spare.
Tamirci kırık parçayı bir yedek parça ile değiştirdi.