allow

US /əˈlaʊ/
UK /əˈlaʊ/
"allow" picture
1.

izin vermek, müsaade etmek

give (someone) permission to do something

:
My parents don't allow me to stay out late.
Ailem geç saatlere kadar dışarıda kalmama izin vermiyor.
Smoking is not allowed in this building.
Bu binada sigara içmeye izin verilmez.
2.

sağlamak, izin vermek

let (something) happen or exist

:
The rules allow for some flexibility.
Kurallar bir miktar esnekliğe izin verir.
The design allows for easy access to all components.
Tasarım, tüm bileşenlere kolay erişim sağlar.