space

US /speɪs/
UK /speɪs/
"space" picture
1.

yer, boşluk

a continuous area or expanse which is free, available, or unoccupied

:
•
There's not enough space for all these books.
Bu kitaplar için yeterli yer yok.
•
Can you make some space for me?
Bana biraz yer açabilir misin?
:
roomareaexpansevolumecapacity
2.

uzay, feza

the physical universe beyond the Earth's atmosphere

:
•
Astronauts travel into outer space.
Astronotlar uzaya seyahat eder.
•
The stars shine brightly in space.
Yıldızlar uzayda parlak bir şekilde parlar.
:
cosmosuniverseouter spacefirmament
3.

süre, aralık, zaman

an interval of time

:
•
There was a long space of silence before he spoke.
Konuşmadan önce uzun bir sessizlik vardı.
•
We need a space of about ten minutes between meetings.
Toplantılar arasında yaklaşık on dakikalık bir boşluk ihtiyacımız var.
:
intervalperioddurationspanstretch
1.

aralık bırakmak, yerleştirmek

position (two or more items) at a distance from one another

:
•
Space out the chairs so everyone has room.
Herkesin yeri olması için sandalyeleri aralıklı yerleştirin.
•
The trees were spaced evenly along the path.
Ağaçlar yol boyunca eşit aralıklarla yerleştirilmişti.
:
separatedistancespread outarrangedistribute
:
outer spacespace stationspace shuttlesubarachnoid spacespace tourismspace heatershelf space