snarl
US /snɑːrl/
UK /snɑːrl/

1.
2.
karmaşa, çıkmaz, dolaşıklık
a complicated or confused state of things
:
•
The traffic was a complete snarl during rush hour.
Trafik, yoğun saatlerde tam bir karmaşaydı.
•
The negotiations ended in a diplomatic snarl.
Müzakereler diplomatik bir çıkmaza girdi.
1.
2.
dolaştırmak, karıştırmak, karmaşıklaştırmak
to cause to become tangled or confused
:
•
The strong winds began to snarl the kite strings.
Şiddetli rüzgarlar uçurtma iplerini dolaştırmaya başladı.
•
The unexpected question threatened to snarl the speaker's presentation.
Beklenmedik soru, konuşmacının sunumunu karıştırmakla tehdit etti.