shot

US /ʃɑːt/
UK /ʃɑːt/
"shot" picture
1.

atış, silah sesi

the firing of a gun or cannon, or the sound that this makes

:
•
We heard a loud shot in the distance.
Uzakta yüksek bir silah sesi duyduk.
•
The hunter took a careful shot at the deer.
Avcı geyiğe dikkatli bir atış yaptı.
:
blastreportcrackbangdischarge
2.

deneme, şans

an attempt to do something

:
•
Give it your best shot!
Elinden gelenin en iyisini yap!
•
It was a long shot, but it paid off.
Riskli bir denemeydi ama işe yaradı.
:
attempttryendeavoreffortstab
3.

fotoğraf, çekim

a photograph

:
•
That's a great shot of the sunset.
Gün batımının harika bir fotoğrafı.
•
The photographer took several shots of the model.
Fotoğrafçı modelin birkaç fotoğrafını çekti.
:
picturephotosnapshotimageframe
4.

iğne, aşı

an injection of a drug or vaccine

:
•
The doctor gave him a flu shot.
Doktor ona grip aşısı yaptı.
•
He needs another shot of insulin.
Bir doz daha insülin iğnesine ihtiyacı var.
:
injectionjabinoculationvaccinationbooster
5.

tek, kadeh

a small drink of alcoholic spirits

:
•
He ordered a shot of whiskey.
Bir tek viski sipariş etti.
•
Let's do a shot to celebrate!
Kutlamak için bir tek atalım!
:
nipdramslugtotjigger
1.

vurdu, çekildi

past tense and past participle of shoot

:
•
He shot the ball into the net.
Topu ağlara gönderdi.
•
The movie was shot on location in Italy.
Film İtalya'da yerinde çekildi.
1.

vurdu, çekildi

past tense and past participle of shoot

:
•
He shot the ball into the net.
Topu ağlara gönderdi.
•
The movie was shot on location in Italy.
Film İtalya'da yerinde çekildi.
:
chip shotshot clockbank shothook shotapproach shotdrop shotpassing shot