put up

US /pʊt ʌp/
UK /pʊt ʌp/
"put up" picture
1.

kurmak, inşa etmek, dikmek

to build or erect something

:
•
They decided to put up a new fence around the garden.
Bahçenin etrafına yeni bir çit kurmaya karar verdiler.
•
We need to put up the tent before it gets dark.
Hava kararmadan çadırı kurmamız gerekiyor.
:
erectconstructbuildassembleinstall
2.

ağırlamak, misafir etmek

to provide accommodation for someone

:
•
Can you put me up for the night?
Beni bu gece misafir edebilir misin?
•
They kindly put up the stranded travelers in their spare room.
Nazikçe mahsur kalan yolcuları yedek odalarında ağırladılar.
:
accommodatelodgehouseshelter
3.

katlanmak, tahammül etmek

to tolerate or endure something unpleasant

:
•
I can't put up with his constant complaining anymore.
Onun sürekli şikayetlerine daha fazla katlanamıyorum.
•
She had to put up with a lot of criticism during her career.
Kariyeri boyunca birçok eleştiriye katlanmak zorunda kaldı.
:
tolerateendurebearstandsuffer
4.

sunmak, teklif etmek, aday göstermek

to offer or present something for consideration or approval

:
•
She decided to put up her name for the committee election.
Komite seçimi için adını aday göstermeye karar verdi.
•
The company will put up a new proposal next week.
Şirket gelecek hafta yeni bir teklif sunacak.
:
offerproposepresentsubmitnominate
:
put up withput somebody up toput up a fightputput onput input to