prime

US /praɪm/
UK /praɪm/
"prime" picture
1.

başlıca, birincil

of the first importance; main

:
•
Our prime concern is the safety of our employees.
Birincil endişemiz çalışanlarımızın güvenliğidir.
•
He is the prime suspect in the case.
Davanın baş şüphelisi o.
:
mainchiefprimaryprincipalforemost
2.

birinci sınıf, mükemmel

of the best possible quality; excellent

:
•
This steak is prime beef.
Bu biftek birinci sınıf dana etidir.
•
The hotel is in a prime location near the beach.
Otel, plaja yakın harika bir konumda.
:
excellentsuperiortop-qualityfirst-classfinest
1.

zirve, en iyi dönem

the period in life when a person is strongest, most active, or most successful

:
•
She was in the prime of her career.
Kariyerinin zirvesindeydi.
•
He's still in his prime at 40.
40 yaşında hala zirvede.
:
peakzenithheydaybloomflower
2.

asal sayı

a prime number

:
•
The number 7 is a prime.
7 sayısı bir asal sayıdır.
•
Finding large primes is important in cryptography.
Büyük asal sayıları bulmak kriptografide önemlidir.
1.

hazırlamak, canlandırmak

make (something) ready for use or work

:
•
The pump needs to be primed before it can be used.
Pompanın kullanılmadan önce hazırlanması gerekiyor.
•
The government is trying to prime the economy with new investments.
Hükümet, yeni yatırımlarla ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor.
:
preparereadysetequipactivate
:
prime time