outside

US /ˌaʊtˈsaɪd/
UK /ˌaʊtˈsaɪd/
"outside" picture
1.

dış, dışarısı

the external side or surface of something

:
•
The outside of the house needs painting.
Evin dışı boyanmalı.
•
She waited for him just outside the door.
Onu kapının hemen dışında bekledi.
:
exteriorsurface
:
insideinterior
2.

dışarı, dışarıda

the space beyond an enclosure or boundary

:
•
Let's go play outside.
Hadi dışarıda oynayalım.
•
It's too cold to stay outside for long.
Uzun süre dışarıda kalmak için çok soğuk.
:
outdoorsout
:
insideindoors
1.

dış, harici

situated, appearing, or coming from the outside

:
•
The outside temperature is dropping.
Dış sıcaklık düşüyor.
•
He heard an outside noise.
Dışarıdan bir ses duydu.
:
externalouter
:
insideinternal
1.

dışarıda, dışarı

on or to the outside; outdoors

:
•
The children are playing outside.
Çocuklar dışarıda oynuyor.
•
He stepped outside to get some fresh air.
Temiz hava almak için dışarı çıktı.
:
outdoorsout
:
insideindoors
1.

dışında

not within a particular building or area

:
•
He waited outside the office.
Ofisin dışında bekledi.
•
The car was parked outside the garage.
Araba garajın dışına park edilmişti.
:
beyondout of
:
insidewithin
:
outsideroutside ofthink outside the box