man

US /mæn/

UK /mæn/

adam, erkek

an adult human male

•

The man walked into the room.

Adam odaya girdi.

•

He is a very kind man.

Çok nazik bir adam.

insan

a human being of either sex; a person

•

All men are created equal.

Tüm insanlar eşit yaratılmıştır.

•

The history of man is complex.

İnsanın tarihi karmaşıktır.

yönetmek, tutmak

to provide (a place or machine) with the necessary staff

•

We need to man the phones during peak hours.

Yoğun saatlerde telefonları yönetmemiz gerekiyor.

•

They decided to man the barricades.

Barikatları tutmaya karar verdiler.

dostum, kardeşim

used as a friendly form of address to a man

•

Hey, man, how are you doing?

Hey, dostum, nasılsın?

•

Come on, man, let's go!

Hadi, dostum, gidelim!