hull

US /hʌl/
UK /hʌl/
"hull" picture
1.

gövde

the main body or frame of a ship or other boat

:
•
The ship's hull was damaged after hitting the iceberg.
Gemi buzdağına çarptıktan sonra gövdesi hasar gördü.
•
They inspected the boat's hull for any cracks.
Teknenin gövdesini çatlaklara karşı incelediler.
:
framebodyshell
2.

kabuk, sap

the outer covering of a fruit or seed

:
•
Remove the hull from the strawberries before eating.
Yemeden önce çileklerin sapını çıkarın.
•
The peanut hull is not edible.
Fıstık kabuğu yenmez.
:
shellpodhuskcasing
1.

ayıklamak, kabuğunu soymak

to remove the outer covering from a fruit or seed

:
•
She carefully hulled each strawberry.
Her çileğin sapını dikkatlice çıkardı.
•
We need to hull the peas before cooking them.
Pişirmeden önce bezelyeleri ayıklamamız gerekiyor.
:
shellpeelhuskpod